7 Mart 2015 Cumartesi

Mandalinanın Faydaları




Kışın geldiğini anlamaktır; üşümektir

mandalina-kis

7 yaşında bir çocuk için de 77 yaşında bir insan için de aynı mutluluktur

mandalina-sevilir

Meyve tabağının olmazsa olmazıdır, akşam sohbetidir

meyve-tabagi-mandalinax

Anne ikramıdır, sevgidir

mandalina-koku

Kızgın sobanın üzerine atılandır, nostaljidir

mandalina-soba

Tüm duyularına hitap eder ama birinin yeri ayrıdır; doyasıya koklamaktır

mandalina-anne

Asla yetmeyendir; onlarcası yense de tekrar istenendir

mandalina-daha-cok

Mezedir, masadaki sohbete ortaktır

mandalina-mezex

Olmamış olsa da suratı ekşitip yemektir; sabırsızlıktır

mandalina-olmamis

Güneydir, turunçgilin cennetidir; Antalya‘dır

mandalina-antalya

Kabuğunu büküp suyunu püskürtmektir, beslenme derslerinin oyuncağıdır

mandalina-kabuk

Sadece kabuklarını ve beyaz iplikçiklerini soyması bile eğlencelidir

mandalina-iplik

Dilimlerini sevdiklerinle paylaşmaktır

mandalina-paylasmak

Bazen adı mandalindir, genellikle de mandalinadır

mandalina-mandalin

Mandalinanın portakalın yavrusu olduğuna inanmaktır

mandalina-portakal

Ve çocukken minik dilimlerinin onun yavrusu olduğunu “bilmektir”

mandalina-kucuk
Şimdi bir mandalina yiyelim mi?

En İlginç Kütüphaneler


Kitap okumak önemli bir alışkanlıktır. Gelişmiş ve gelişen toplumlar, halkın kitap okuma alışkanlığını artırmak için çeşitli çalışmalar yapmaktadır. Yurt dışındaki bu ilginç kütüphaneler insanları kitap okumaya özendiriyor.

Sahil kütüphanesi

ilginc-kutuphaneler-1
Herman Kompernas Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısındaki Sandy kumsalında bir kütüphane kurmuş. Kütüphanede 10 dilde 2.500’den fazla kitap var.

Halk otobüsü kütüphanesi

ilginc-kutuphaneler-2
42 yaşındaki Brezilyalı otobüs kolektörü Antonio da Conceição Ferreira, 11 yıl önce kültür otobüsünden esinlenerek otobüs kütüphanesini yarattı. Brezilya başkentinde hizmet veren bu otobüsün raflarında bulunan 15 kitap seyahat ederken okumaları için Brezilyalılara sunuluyor.

Posta kutusu kütüphanesi

ilginc-kutuphaneler-3
Kurucularından Rick Brooks göre 24 eyalet ve sekiz ülkede, toplam 300 veya 400 Minik Ücretsiz Kütüphane var. Kütüphaneleri ziyaret etmek isterseniz web sitesinden kütüphanelerin harita konumlarına ulaşabilirsiniz.

Telefon kulübesi kütüphanesi

ilginc-kutuphaneler-4
British Telecom, İngiltere’nin güneyindeki Westbury-sub-Mendip kasabasından ikonik kırmızı telefon kulübelerini kaldırmak isteyince, yerel halk ayaklandı. Kurtarılan telefon kulübesi gönüllüler tarafından dünyanın en küçük kütüphanelerden biri haline getirildi. 24 saat açık olan kütüphanenin içine konan 100 kitap, CD ve DVD’yi halk belirledi.

Katır kütüphanesi

ilginc-kutuphaneler-5
2009 yılında, Venezuela devletindeki Trujillo Dağları’nda olan Valle del Momboy Üniversitesi Katır Biblio adında alışılmadık bir hizmet başlattı. Katır sırtlarındaki bu mobil kütüphaneler köylü çocuklara kitap taşıyor.

Baraka kütüphanesi

ilginc-kutuphaneler-6
2013 yılında New York’un Nolita semtinde kurulan, bu geçici dış raflar da Ücretsiz Mini Kütüphane işlevi görüyor.

Açıkhava kütüphanesi

ilginc-kutuphaneler-7
2012 yılında, İtalyan sanatçı Massimo Bartolini Belçika sanat festivali için Bookyard adında kamuya açık geniş bir açıkhava kütüphanesi geliştirdi.

Kitap şeklinde kütüphane

kitap-seklinde-kutuphane
Kansas City’deki, halk oylamasıyla seçilen 22 dev kitap tasarımı, büyük halk kütüphanesinin otoparkı.

Tank kütüphanesi

ilginc-kutuphaneler-9
Aktivist sanatçı Raul Lemesoff’ın “Silahla toplum eğitimi” adını verdiği bu kütüphane çok militarist görünse de aslında barışçıl bir mobil kütüphane. Arjantin yollarında karşılaşabileceğiniz bu mobil kütüphanenin raflarında 900’den fazla kitap bulunuyor.

Mobil kütüphane

ilginc-kutuphaneler-10
Emekli İtalyan öğretmen Antonio La Cava 2003 yılında çocuklara okuma sevgisini yaymak için bir motosiklet alıp 700 kitaplı bir mobil kütüphaneye çevirdi.
Bonus: Türkiye’deki durak kütüphaneleri
ilginc-kutuphaneler-11
Antalya ve Çanakkale belediyelerinde yürürlüğe giren bu uygulamanın devamını ve daha estetik bir tasarımla insanların daha çok ilgi çekici bulacağı bir hale gelmesini umut ediyoruz. Yine de bu konuda hassasiyet gösteren belediyeleri tebrik ediyoruz.

    Kaçırılmaması Gereken 15 FİLM





    1. Vahşetin Sessizliğine Bir Bakış: The Look of Silence
    the look of silence
    “The Act of Killing” filminin bir devamı olarak çekilen ve Oppenheimer tarafından yönetilen belgesel, Endonezya’da 1965-66 yılları arasında devletin halk üzerinde uyguladığı soykırımı bu kez mağdurların gözünden anlatıyor.
    Son dönemlerin en sarsıcı yapımlardan biri olarak gösterilen filmi, bu sene Türkiye’de !f İstanbul’da görmek mümkün. “The Look of Silence” aynı zamanda Venedik ve Berlin film festivallerine de davet edilmeyi başaran bir film.

    2. Çöllerin Arasında Geçmiş Hayatlar: Queen of the Desert

    queen-of-desert
    Usta yönetmen Werner Herzog’un 2009’dan sonraki ilk kurmaca filmi olma özelliğini taşıyan “Queen of the Desert”, İngilizlerin ünlü yazar ve tarihçisi olan Gertrude Bell’in hayatını konu ediniyor. Başrolünde Nicole Kidman’ın yer aldığı filmin oyuncu kadrosunda James Franco,Damian Lewis ve Robert Pattinson gibi isimler de var.
    Çekimleri geçen sene başlayan film, açılışını Berlin Film Festivali gibi önemli bir festivalde yaptı bile. “Queen of the Desert”, gerek yönetmeni ve onun sinema anlayışı, gerek ise oyuncu kadrosu ile hem gişe hem de festivallerde bol bol boy gösterecek gibi gözüküyor.

    3. Taksiden Bir Toplumu Anlamak: Taxi

    taxi film
    2009 yılında film yapması yasaklanan ancak buna rağmen bu yıllar içerisinde üç film üretmeyi başaran Jafar Panahi’nin son filmi “Taxi” bu seneki film festivallerinde kendine yer etmeyi başaracak gibi gözüküyor.
    Muhalif tavrı ile bilinen yönetmen bu kez hem yönetmen hem de otomobil koltuğuna oturuyor. Zira filmde taksi süren yönetmen taksiye binenlerin hikâyelerinden ve gözünden, İran toplumundaki güncel durumunu anlatıyor.

    4. Bohem Ergenliğin Günlüğü: The Diary of a Teenage Girl

    the diary of a teenage girl
    Prömiyeri Sundance Film Festivali’nde yapılan film, Phoebe Gloeckner’in aynı isimli grafik romanının uyarlaması. Yönetmen koltuğunda ise daha önce kurmaca tecrübesi olmayan ama bu filmiyle oldukça beğeni toplayan Marielle Heller oturuyor.
    70’li yılların San Francisco’sunda geçen film genç bir kızın ergenlik dönemini ele alıyor. Defter tutmak yerine kasetlere sesini kaydederek günlük tutan Minnie annesinin ilgisini, sevgisini ve dikkatini çekmek için çok uğraşsa da bunu başaramıyor. Bu sorununu aşmak için oldukça bohem bir çözüm buluyor ve annesinin genç ve yakışıklı sevgilisi ile gizli ilişki yaşamaya başlıyor.

    5. Üç Genç, Bir Film: Me and Earl and the Dying Girl

    me and earl and the dying girl
    Alfonso Gomez-Rejon’nun yönetmenliğinde çekilen film, Sundance Film Festivali’nden “Jüri Büyük Ödülü” ve “Seyirci Ödülü” ile dönmeyi başardı. Film Jesse Andrews’un aynı adlı kitabının, yine Andrews tarafından senaryolaştırılması ile uyarlanmış.
    Genelde Amerikan dizilerinden bildiğimiz yönetmen Alfonso Gomez-Rejon’un ikinci filmi olan “Me and Earl and the Dying Girl”de, romanda da olduğu gibi Greg merkeze alınıyor. Sıra dışı bir yapısı olan Greg herkesle iyi geçinen biri gibi gözükse de aslında sadece anaokulundan beri arkadaş olduğu Earl ile iyi anlaşmaktadır.
    Babasının da etkisi ile iki arkadaş daha genç yaşta sinemanın büyüsüne kapılıp kendi filmlerini çekmeye çalışır. Ancak Greg’in hayatı, okul arkadaşlarından Rachel’in lösemiye yakalanması ile değişmeye başlar.

    6. Mahsurların Gizli Savaşı: Sarmaşık

    sarmasik film
    “Gişe Memuru” filmi ile tanıdığımız Tolga Karaçelik’in ikinci filmi “Sarmaşık”, Sundance Film Festivali’nde uluslararası filmler kategorisinde yarıştı. Filmin görüntü yönetmenliğini, son zamanların en iyi Türk görüntü yönetmeni olarak gösterilen Gökhan Tiryaki yaptı.
    Sarmaşık, bir armatörün iflas edip ortadan kaybolmasının ardından, deniz hukuku gereği gemide kalmak zorunda olan ve hiçbir yere gidemeyen beş gemici ile bir kaptanın arasındaki hiyerarşik mücadeleyi anlatıyor.

    7. Bir Efsaneyle Yolculuk: Life

    life film
    Yönetmenliğini Anton Corbijn’in üstlendiği “Life”, efsane aktör James Dean ile fotoğrafçı Dennis Stock’un arkadaşlıklarını konu alıyor. Life dergisinde fotoğrafçılık yapan Stock; “East of Eden” filmi öncesi, zamanın yıldızı parlamaya başlayan ünlüsü James Dean’in fotoğraflarını çekmek üzere dergi tarafından görevlendirilir.
    Los Angeles’tan New York’a yapılan yolculuk boyunca Stock, Dean’e eşlik eder ve bu yolculuk sırasında James Dean’in bilinen en meşhur ve onun figürünü halen canlı tutan fotoğraflarını çekmeyi başarır. Filmi daha da özel kılan şey ise yönetmenin kendisinin de Dennis Stock gibi fotoğrafçılık geçmişi olması.

    8. Yola Devam Edebilmenin Zorlukları Üzerine: Everything Will Be Fine

    everything will be fine
    Usta yönetmen Wim Wenders’in en son filmi olan “Everything Will Be Fine”, prömiyerini Berlinale Palast’ta gerçekleştirdi.
    Başrolde James Franco’nun bulunduğu film, bir yazarın bir araba kazasında 12 yaşındaki bir çocuğun ölümüne sebep olması ve bu olaydan sonra yaşadığı değişimleri anlatıyor.

    9. Yalan Dünyanın Parıltılı Işıklarının Ardında: Knight of Cups

    knight of cups
    Terrence Malick’in uzun zamandır beklenen projesi de ilk gösterimi Berlinale’de yapanlardan. Filmde Hollywood sisteminden bir türlü kopamayan ve başarıya bağımlı biri olan Rick’in (Christian Bale) hayatındaki arayışlar ele alınıyor.
    Christian BaleNatalie PortmanCate BlanchettAntonio Banderas gibi isimlerden oluşan güçlü oyuncu kadrosu ile bu yılın en iddialı yapımlarından biri olan filmde, Malick bu sefer kamerasını Hollywood’un kendisine çeviriyor ve yaratılan yapay hayatların oluşturduğu durumları gözler önüne seriyor.

    10. Özgürlüğe Yürüyenlerin Hikâyesi: Selma

    selma film
    Ülkemizde “Özgürlük Yürüyüşü” olarak tercüme edilen “Selma”, Martin Luther King’in biyografisi niteliğinde. Yönetmenliğini Ava DuVernay’ın yaptığı 2014 yapımı filmin başrollerinde David OyelowoCarmen Ejogo ve Jim France bulunuyor.
    “En İyi Film” ve “En İyi Orijinal Film Müziği” dallarında Oscar’a aday gösterilen film bunlardan ikincisini almayı da başardı. Filmde, Martin Luther King’in 1965 yılında Alabama’da başlattığı eşit oy hakkını savunan ve ırk ayrımı karşıtı kampanyanın arka planı işleniyor.

    11. Moğolistan Usulü Kafka: K

    K film
    Emyr ap Richard ve Darhad Erdenibulag’ın yönetmenliğinde çekilen “K”, Kafka’nın “Şato” adlı kitabından uyarlanan bir film. Ancak uyarlama deyip geçmeyin, zira bu seferki oldukça olağan dışı bir üsluba sahip.
    “K” bir anda kendini uçsuz bucaksız Moğolistan’ın, yine uçsuz bucaksız çorak arazilerinden birinde buluyor. “K”, olağandışı hikâye anlatıcılığı, mekânın kullanımı ve renkleri ile özellikle Kafka fanlarını heyecanlandıracak bir yapım.

    En İyi Vampir Filmi Listesi


    Ölüm, insanlık tarihinin belki de cevabı asla bulunamayacak tek gizemidir. Bu nedenle de vampir miti, başlangıcından itibaren içinde barındırdığı karanlık, ölümsüzlük ve kan gibi toplum için tabu olan temalarla bizlerin ilgisini her zaman çekmeyi başarmıştır. Bugüne kadar birçok mecrayla hayatımıza girmiş olan vampir hikâyelerinin çağdaş sinemada da apayrı bir yeri var kuşkusuz.
    Peki, bir vampir filminden ne bekleriz? Sizi şimdiden uyarayım, bu listede bulacağınız filmler sizi yalnızca korku ile sarsmayacak; aynı zamanda yaşam, ölüm ve varoluş üzerine de düşünmeye zorlayacak. İyi seyirler.
    Not: Sıralama kronolojiktir.

    1. Nosferatu the Vampyre

    Nosferatu the Vampyre
    Yön: Werner Herzog, 1979
    Werner Herzog bu filminde Bram Stoker’ın klasik vampir hikâyesi “Dracula”yı, F.W. Murnau’nun efsanevi filmi “Nosferatu, eine Symphonie des Grauens” (1922) ile harmanlayıp kendi bakış açısıyla yeniden yorumluyor. Özellikle vampirlerin trajik yalnızlığını ve ölümsüzlüğe olan mahkûmiyetlerini işleyen filmde, usta Alman oyuncu Klaus Kinski başrolde.

    2. The Hunger

    the hunger film
    Yön: Tony Scott, 1983
    Sevgililerine kanı ile ölümsüzlük bahşeden bir kadın, o kanı reddettiği için yaşlanarak ölümün eşiğine gelen bir vampir ve insan kanının hızlı yaşlanma üzerindeki etkilerini araştıran bir doktorun kesişen hikâyesini anlatan film; Catherine DeneuveDavid Bowie ve Susan Sarandon gibi yıldızları bünyesinde barındırıyor. “The Hunger” (1983) aynı zamanda Tony Scott filmografisinin de en sıra dışı filmlerinden biri olma özelliği taşıyor.

    3. Near Dark

    near dark
    Yön: Kathryn Bigelow, 1987
    “The Hurt Locker” (2008) ve “Zero Dark Thirty” (2012) gibi son yıllara damgasını vurmuş filmlerin yönetmeni Kathryn Bigelow’un bu ikinci uzun metraj denemesi, bir çiftçinin oğlu olan Caleb’in tesadüfen gizemli ve güzel Mae ile tanışmasını ve sonrasında kendini bir grup gezgin vampirin arasında bulmasını konu ediniyor.

    4. Bram Stoker’s Dracula

    dracula
    Yön: Francis Ford Coppola, 1992
    Bram Stoker’ın klasik romanı “Dracula”nın kaynak materyaline sadık ve modern bir uyarlaması olan film, Francis Ford Coppola’nın usta yönetmenliği ve Gary Oldman’ın başarılı oyunculuğu ile vampir türünü seven izleyiciler için vazgeçilmez bir deneyim sunuyor.

    5. Cronos

    cronos
    Yön: Guillermo del Toro, 1993
    Sahibine ölümsüzlük bahşeden ama aynı zamanda onu kana susamış bir vampire çeviren antik bir cihazın yıllar sonra ortaya çıkışını konu alan bu film, insanlığın sonsuz yaşam arayışını anlatan simyacılık hikâyeleriyle vampir mitini harmanlayarak izleyiciye karanlık ama bir o kadar da keyifli bir deneyim yaşatıyor.

    6. Interview with the Vampire

    Interview-with-the-Vampire
    Yön: Neil Jordan, 1994
    18. yüzyılın sonlarında New Orleans’ta yaşayan ve hayata dair umudunu tümüyle yitirmiş olanLouis, kendini kumara ve içkiye boğduğu gecelerden birinde Lestat adında bir vampir ile karşılaşır. Lestat, Louis’ye iki seçenek sunar: Ya ölecek ya da sonsuz yaşama sahip olacaktır. Bu karşılaşma, Louis’nin hayatında geri dönüşü olmayan bir dönüm noktası olur.

    7. Nadja

    nadja film
    Yön: Michael Almereyda, 1994
    David Lynch’in yapımcılığını üstlendiği bu post-modern vampir filmi, babaları Dracula’nın ölümü sonucu New York’ta tekrar bir araya gelen iki kardeşin ve onların peşindeki Van Helsing’in tuhaf hikâyesini konu ediniyor. Siyah-beyaz ve sıra dışı sinematografisi ile dikkat çeken film; aynı zamanda yaşam, ölüm ve varoluş hakkında sorular sordurmaktan da geri durmuyor.

    8. Let The Right One In

    Let The Right One In
    Yön: Tomas Alfredson, 2008
    Oskar, Stockholm’ün banliyösünde oturan on iki yaşında yalnız bir çocuktur. Okulda sürekli kendisi ile uğraşan çocuklardan artık bıkmıştır ve onlardan intikam almayı düşlemektedir. Fakat yan komşularının gizemli ve tuhaf kızı Eli ile tanışması her şeyi değiştirecektir.
    “Tinker Tailor Soldier Spy” (2011) filminin başarılı yönetmeni Tomas Alfredson’ı dünyaya tanıtan “Let The Right One In” (2008), vampir türünü sevenlerin asla kaçırmaması gereken filmlerden.

    9. Byzantium

    byzantium
    Yön: Neil Jordan, 2012
    “Interview with the Vampire”ın (1994) yönetmeni Neil Jordan bu sefer bambaşka bir vampir hikâyesi ile izleyici karşısına çıkıyor. Clara ve Eleanor isimli iki gizemli kadın, Byzantium isimli gözden uzak bir sahil pansiyonuna yerleşir.
    Eleanor’un, yeni arkadaşı Frank’e Clara ile yıllarca sakladıkları karanlık sırlarını anlatması ise her şeyi değiştirir ve bu iki gizemli kadını geçmişleri ile yüzleşmeye zorlar.

    10. Only Lovers Left Alive

    Only Lovers Left Alive
    Yön: Jim Jarmusch, 2013
    Ekonomik kriz sonucu bir hayalet şehre dönüşen Detroit’le romantik ve mistik Tanca arasında mekik dokuyan film, artık bir “zombiler” sürüsü hâline gelen toplumdan uzak kalabilmek için kendini eve kapatmış depresif müzisyen Adam ve karizmatik eşi Eve’in seneler sonra tekrar bir araya gelmeleri ile başlar.
    Araya uzak mesafeler ve uzun yıllar girmiş olsa da yüzyıllardır devam eden bu ilişki, Eve’in bencil ve ele avuca sığmaz kız kardeşi Ava’nın da hikâyeye dâhil olması ile üstesinden gelmesi zor bir krize girer.

    11. A Girl Walks Home Alone at Night

    a girl walks home alone at night
    Yön: Ana Lily Amirpour, 2014
    İran’da, ölüm ve yalnızlığın kol gezdiği bir kentte; şehrin çürümüş ruhları ile beslenen, feminen ruhlu, cesur ve genç bir “vampirella” beklemediği bir anda aşkı bulursa neler olur? Siyah-beyaz sinematografisi, mest eden müzikleri, western ve kara film türlerine yaptığı atıfları, son olarak da Farsça çekilmiş tek vampir filmi olma özelliği ile dikkat çeken film; Ana Lily Amirpour’un ilk uzun metraj denemesi.
    kaynak:listelist.com