7 Mart 2015 Cumartesi

Kaçırılmaması Gereken 15 FİLM





1. Vahşetin Sessizliğine Bir Bakış: The Look of Silence
the look of silence
“The Act of Killing” filminin bir devamı olarak çekilen ve Oppenheimer tarafından yönetilen belgesel, Endonezya’da 1965-66 yılları arasında devletin halk üzerinde uyguladığı soykırımı bu kez mağdurların gözünden anlatıyor.
Son dönemlerin en sarsıcı yapımlardan biri olarak gösterilen filmi, bu sene Türkiye’de !f İstanbul’da görmek mümkün. “The Look of Silence” aynı zamanda Venedik ve Berlin film festivallerine de davet edilmeyi başaran bir film.

2. Çöllerin Arasında Geçmiş Hayatlar: Queen of the Desert

queen-of-desert
Usta yönetmen Werner Herzog’un 2009’dan sonraki ilk kurmaca filmi olma özelliğini taşıyan “Queen of the Desert”, İngilizlerin ünlü yazar ve tarihçisi olan Gertrude Bell’in hayatını konu ediniyor. Başrolünde Nicole Kidman’ın yer aldığı filmin oyuncu kadrosunda James Franco,Damian Lewis ve Robert Pattinson gibi isimler de var.
Çekimleri geçen sene başlayan film, açılışını Berlin Film Festivali gibi önemli bir festivalde yaptı bile. “Queen of the Desert”, gerek yönetmeni ve onun sinema anlayışı, gerek ise oyuncu kadrosu ile hem gişe hem de festivallerde bol bol boy gösterecek gibi gözüküyor.

3. Taksiden Bir Toplumu Anlamak: Taxi

taxi film
2009 yılında film yapması yasaklanan ancak buna rağmen bu yıllar içerisinde üç film üretmeyi başaran Jafar Panahi’nin son filmi “Taxi” bu seneki film festivallerinde kendine yer etmeyi başaracak gibi gözüküyor.
Muhalif tavrı ile bilinen yönetmen bu kez hem yönetmen hem de otomobil koltuğuna oturuyor. Zira filmde taksi süren yönetmen taksiye binenlerin hikâyelerinden ve gözünden, İran toplumundaki güncel durumunu anlatıyor.

4. Bohem Ergenliğin Günlüğü: The Diary of a Teenage Girl

the diary of a teenage girl
Prömiyeri Sundance Film Festivali’nde yapılan film, Phoebe Gloeckner’in aynı isimli grafik romanının uyarlaması. Yönetmen koltuğunda ise daha önce kurmaca tecrübesi olmayan ama bu filmiyle oldukça beğeni toplayan Marielle Heller oturuyor.
70’li yılların San Francisco’sunda geçen film genç bir kızın ergenlik dönemini ele alıyor. Defter tutmak yerine kasetlere sesini kaydederek günlük tutan Minnie annesinin ilgisini, sevgisini ve dikkatini çekmek için çok uğraşsa da bunu başaramıyor. Bu sorununu aşmak için oldukça bohem bir çözüm buluyor ve annesinin genç ve yakışıklı sevgilisi ile gizli ilişki yaşamaya başlıyor.

5. Üç Genç, Bir Film: Me and Earl and the Dying Girl

me and earl and the dying girl
Alfonso Gomez-Rejon’nun yönetmenliğinde çekilen film, Sundance Film Festivali’nden “Jüri Büyük Ödülü” ve “Seyirci Ödülü” ile dönmeyi başardı. Film Jesse Andrews’un aynı adlı kitabının, yine Andrews tarafından senaryolaştırılması ile uyarlanmış.
Genelde Amerikan dizilerinden bildiğimiz yönetmen Alfonso Gomez-Rejon’un ikinci filmi olan “Me and Earl and the Dying Girl”de, romanda da olduğu gibi Greg merkeze alınıyor. Sıra dışı bir yapısı olan Greg herkesle iyi geçinen biri gibi gözükse de aslında sadece anaokulundan beri arkadaş olduğu Earl ile iyi anlaşmaktadır.
Babasının da etkisi ile iki arkadaş daha genç yaşta sinemanın büyüsüne kapılıp kendi filmlerini çekmeye çalışır. Ancak Greg’in hayatı, okul arkadaşlarından Rachel’in lösemiye yakalanması ile değişmeye başlar.

6. Mahsurların Gizli Savaşı: Sarmaşık

sarmasik film
“Gişe Memuru” filmi ile tanıdığımız Tolga Karaçelik’in ikinci filmi “Sarmaşık”, Sundance Film Festivali’nde uluslararası filmler kategorisinde yarıştı. Filmin görüntü yönetmenliğini, son zamanların en iyi Türk görüntü yönetmeni olarak gösterilen Gökhan Tiryaki yaptı.
Sarmaşık, bir armatörün iflas edip ortadan kaybolmasının ardından, deniz hukuku gereği gemide kalmak zorunda olan ve hiçbir yere gidemeyen beş gemici ile bir kaptanın arasındaki hiyerarşik mücadeleyi anlatıyor.

7. Bir Efsaneyle Yolculuk: Life

life film
Yönetmenliğini Anton Corbijn’in üstlendiği “Life”, efsane aktör James Dean ile fotoğrafçı Dennis Stock’un arkadaşlıklarını konu alıyor. Life dergisinde fotoğrafçılık yapan Stock; “East of Eden” filmi öncesi, zamanın yıldızı parlamaya başlayan ünlüsü James Dean’in fotoğraflarını çekmek üzere dergi tarafından görevlendirilir.
Los Angeles’tan New York’a yapılan yolculuk boyunca Stock, Dean’e eşlik eder ve bu yolculuk sırasında James Dean’in bilinen en meşhur ve onun figürünü halen canlı tutan fotoğraflarını çekmeyi başarır. Filmi daha da özel kılan şey ise yönetmenin kendisinin de Dennis Stock gibi fotoğrafçılık geçmişi olması.

8. Yola Devam Edebilmenin Zorlukları Üzerine: Everything Will Be Fine

everything will be fine
Usta yönetmen Wim Wenders’in en son filmi olan “Everything Will Be Fine”, prömiyerini Berlinale Palast’ta gerçekleştirdi.
Başrolde James Franco’nun bulunduğu film, bir yazarın bir araba kazasında 12 yaşındaki bir çocuğun ölümüne sebep olması ve bu olaydan sonra yaşadığı değişimleri anlatıyor.

9. Yalan Dünyanın Parıltılı Işıklarının Ardında: Knight of Cups

knight of cups
Terrence Malick’in uzun zamandır beklenen projesi de ilk gösterimi Berlinale’de yapanlardan. Filmde Hollywood sisteminden bir türlü kopamayan ve başarıya bağımlı biri olan Rick’in (Christian Bale) hayatındaki arayışlar ele alınıyor.
Christian BaleNatalie PortmanCate BlanchettAntonio Banderas gibi isimlerden oluşan güçlü oyuncu kadrosu ile bu yılın en iddialı yapımlarından biri olan filmde, Malick bu sefer kamerasını Hollywood’un kendisine çeviriyor ve yaratılan yapay hayatların oluşturduğu durumları gözler önüne seriyor.

10. Özgürlüğe Yürüyenlerin Hikâyesi: Selma

selma film
Ülkemizde “Özgürlük Yürüyüşü” olarak tercüme edilen “Selma”, Martin Luther King’in biyografisi niteliğinde. Yönetmenliğini Ava DuVernay’ın yaptığı 2014 yapımı filmin başrollerinde David OyelowoCarmen Ejogo ve Jim France bulunuyor.
“En İyi Film” ve “En İyi Orijinal Film Müziği” dallarında Oscar’a aday gösterilen film bunlardan ikincisini almayı da başardı. Filmde, Martin Luther King’in 1965 yılında Alabama’da başlattığı eşit oy hakkını savunan ve ırk ayrımı karşıtı kampanyanın arka planı işleniyor.

11. Moğolistan Usulü Kafka: K

K film
Emyr ap Richard ve Darhad Erdenibulag’ın yönetmenliğinde çekilen “K”, Kafka’nın “Şato” adlı kitabından uyarlanan bir film. Ancak uyarlama deyip geçmeyin, zira bu seferki oldukça olağan dışı bir üsluba sahip.
“K” bir anda kendini uçsuz bucaksız Moğolistan’ın, yine uçsuz bucaksız çorak arazilerinden birinde buluyor. “K”, olağandışı hikâye anlatıcılığı, mekânın kullanımı ve renkleri ile özellikle Kafka fanlarını heyecanlandıracak bir yapım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder